Kelâmbaz

Yeni Türk Harfleri

Bizi İslam kültürüne bağlayan, o kültürün şaşalı aleminin kapısını açabilen yegâne anahtar olan “İslam Yazısı”nın ehemmiyeti üzerine ne söylense azdır. Ecdadımızın bin dört yüz yıllık İslam tarihi boyunca vücuda getirdiği güzîde te’lîfâtın üzerine kalın bir nisyan perdesi çeken, bu kültürü dava etmek ve temâdî ettirmek mevkiinde bulunan vatan evlatlarını, kendi has medeniyet mahsulleri karşısında bir turist mevkiine düşüren bu inkılabın, doğru olarak değerlendirilemediğine dair deliller pek çoktur.

Bu itibarla, son Osmanlı şeyhülislamlarından Mustafa Sabri Efendi’nin bir makalesini paylaşmak istiyoruz. Sabri Efendi, Türkiye’de İslam harfleri kaldırıldığı sırada Yunanistan’da bulunmakta ve orada “Yarın” isimli küçük bir gazete çıkarmaktaydı. Bu makalesinde, harf inkılabına temasla, onun, İslamî menşe’li kelimelerin okunup anlaşılmasına îrâs eylediği vahim zararları dile getiriyordu. Bu makalesinin yarısını aynen transkripte ediyoruz:

“Mebus Yakup Kadri’nin Türkiye gazetelerindeki tasrîhâtından naklen: ‘Geçen makalede yazdığımız fıkra ise müddeâmızın delîl-i naklîsini teşkîl ediyordu. Çünki ‘Yeni alfabe sayesinde artık şapkalı hafızlar kalmayacak.’ demek ne demektir? ‘Kur’ân-ı kerîmin işini şapka ile bitirmek istedik. Lakin ahmak halk bunu anlayamadı. Hâlâ şapka altında hâfızlık yapmaya ve Müslümanlık satmaya çabalamak garâbetini gösterenlere şahit oluyoruz. Şapkaya gördüremediğimiz işi, yani Kur’ân-ı kerîmi kaldırmak işini şimdi yeni alfabeye gördüreceğiz.’ demek değil midir?’ Bâhusus Türkiye reis-i cumhurunun: ‘Yeni harfler bize daha neler temin edecek göreceksiniz!’ tarzındaki beyânâtından mülhem olarak Yakup Kadri, yukarıdaki sözü söylemiştir.

Bundan sonra Türkiye’de yeni harflerden başkasıyla yazı yazılmayacağı ve okunmayacağı gibi, bu harflerin de Kur’ân-ı kerîmi yazmaya kabiliyeti olmadığını ve kabiliyeti olmadığı için Türkiye’de tatbîki emr edildiğini daha iyi anlatmak maksadıyla yeni alfabe usûlüne tevfîken Kur’ân-ı kerîmin kısa surelerinden birini şuracıkta yazarak bu bahsin birinci kısmına ait sözümüze hâtime verelim:

‘Elem tera keyfe feale rabbüke bi eshabil fil. Elem yecal keydehüm fi tadlil ve ersele aleyhim tayran ebabil termihim bi hicaretin min siccil fecealehüm keasfin mekül’ [Sureyi arabî orijinalinden bilenler, yeni harflerin arabî sesleri tam manasıyla karşılayamadıklarını hemen fark edecektir. Dolayısıyla bu sureyi yeni harflerden öğrenen birisinin ne okuduğu Kur’ân sıhhatli olacak ne de kıldığı namaz makbûl olacaktır.]

Yeni harf inkılâbının, hurûf-i İslâmiye’yi unutturmak vasıtasıyla, Kur’ân-ı kerîm yazısını okunmaz, tanınmaz bir hâle getireceği hakkındaki izâhât-ı kâfiyyemize karşı yalnız bir kaçamak noktası kalır:

‘Türkiye halkı, bundan sonra Latin yazısını kullanmakla beraber Kur’ân-ı kerîm yazısını da ayrıca muhafaza ederler. Yeni yetişen çocuklara her iki yazı öğretilir. Birini kullanırlar, birisi ile de kitâb-ı mukaddeslerini okuyup yazarlar’ denilebilir.

Lakin bu itirâza mahal yoktur. Çünki nesl-i âtînin [gelecek neslin] iki türlü yazıyı birden tahsil ve ta’lim etmeyeceği belli bir şeydir. Bâhusus eski yazı güç öğrenilmek bahanesiyle atıldığı ve hakikatte Kur’ân-ı kerîmi unutturmak gâyesi takip olunduğu halde maksat hilafına geri dönüp de bir yazıyı yüksünen millet, iki yazıyı öğrenir mi? Bu bir!

İkincisi, bu itiraza mahal bırakmayacak bir emr-i vâki’ vardır. Şöyle ki, İşte Ankara meclisinde ittifak ile kabul edildiğini bir iki gün evvelki İstanbul gazetelerinde okuduğumuz yeni harf kanununun dokuzuncu maddesi: ‘Bütün mekteplerin Türkçe yapılan tedrîsâtında Türk harfleri kullanılacak. Eski harflerle matbû’ kitaplarla tedrîsâtın icrâsı memnû’dur.’

İşte bu madde bi’t-tabî’ Kur’ân-ı kerîm ta’lim ve tedrîsinin memnû’iyyetini de şâmil ve kâfildir. İnnâlillâhi ve innâ ileyhi râci’ûn ve se-ya’lemullezîne zalemû eyye munkalebin yenkalibûn.”

Mustafa Sabrî

Yazıma, Peyâmi Safa’nın “Türk Düşüncesi” mecmuası Ağustos 1959 sayısında çıkan bir makalesinden bir paragrafla nihayet vermek istiyorum:

“Yeryüzünde bir tek millet gösterilemez ki orada gençler kazara millî kütüphanelerine girerlerse bir tek eser okuyamadan çıkıp gitsinler. Böyle bir katliam hiçbir memlekette ve hiçbir memleketin tarihinde yoktur!”

Konuya dair bir başka yazı: Türkçede Q Harfinin Kısa ve Acıklı Hikayesi

Emir Ali Demirel

Emir Ali Demirel

Elektronik Müh. Tarih-Sanat Tarihi, Kültürel Seyahatler&Fotoğrafçılık

emiralid.blogspot.com

Yorum Yaz

Bu site reCAPTCHA ve Google tarafından korunmaktadır Gizlilik Politikası ve Kullanım Şartları uygula.

Bizi Takip Et!