Refik Halid Karay’ın “Üç Nesil Üç Hayat” eserinin “Yemek Sofrası” kısmından iktibas:
…Fakat modern devrin en hoşuma gitmeyen ciheti, birçok evlerde yalnız yemek odasının kalkması, şekli gizlemesi değil, mutfak ve yemeğin evden elini eteğini çekmesi, mutfak bacalarının tütmez olmasıdır. Kadınlı erkekli iş ve memuriyete sarılmak, ayrıca hem bunlara hem de sinema saatlerine yetişmek kaygısı yüzünden halk gıdasını sokakta hemen hemen angarya sayar gibi alelacele almaktadır.
Sıhhat ve iktisat bakımından çok zararlı olan bu durumun, aile terbiyesi üzerinde de tesiri fenadır. Sofra başı aile fertlerini birbirine ilmikler; sıcak aşın dumanı, aradaki sevgi ve bağlılığı tazeleyen tılsımlı bir tütsüdür. Aile terbiyesinin içyüzü yemek masasının etrafında mahiyetini gösterir.
Geçimsiz karı kocayı yemekte daha iyi anlarsınız; sevişmeyen fertleri de yine orada… En güzel, ılık, gıpta verici ve saadet zevkine doyurucu tablo, sofra başında toplanmış neşeli ve iştahlı bir aile manzarasıdır. Bunun ne derece hasret çektirici bir şey olduğunu ve elde fırsat varken ondan istifade edilmesi lazım geldiğini uzun müddet gurbette yalnız kalanlar pek iyi bilirler. Gurbettekini yalnız yemek doyurmaz; manen de gıdalanması için aile sofrasına muhtaçtır.
Ev, yatak demektir; sofra da aile… Ancak kendi yatağında yatmak ve kendi yemeğini yemek kaidesine riayetle hakiki aile teessüs eder.
Akşamları, eve dönerken mezeci dükkânlarında, ayakta durup bir kadeh bira ile sosis yuvarlayanlara ve muhallebici iskemlesine ilişip tavuk suyuna pilav yutanlara, hemen hemen aç kalmışlara karşı duyduğum merhametle bakar ve acırım. Mekteplerde çocuğa evde pişen ve ailece başına geçilip yenen yemeğin değerini telkin lazımdır.
Sokakta karın doyuranlar, başka memleketlerde yalnız yabancılar, bekârlar, züppeler ve sefa düşkünleridir. Bizde de eskiden yemek zamanı evde bulunmamak askerî bir vazifeyi ihmal kadar çirkin, hatta cezaya layık görülürdü. Sofradan kaçmak hürriyeti, aile efradından kimseye verilmezdi. Frenklerde de hala, yemek saatinde masa başında hazır olmak, ailenin riayete mecbur bulunduğu en esaslı bir kaidedir.
Hatta tek başına yaşayan bir adam için bile yemeğini evinde yemek, onu hem iktisaden korur hem de birçok belalı sergüzeştlerden uzak bulundurur. Tanıdığım bekârlardan evinde, hizmetçisine yemek yaptıranlarla yemeği dışarıda yiyenler arasında kendimce ufak bir mukayese yaptım: Birincilerin sıhhatleri yerinde olduğu gibi bütçeleri de mütevazindir; ikinciler bir sürü vakalara maruz kaldıktan başka midelerinden memnun değillerdir; bütçelerinin mütevazinsizliğinden de başkaları yaka silkiyor.
Bütün bunlar içindir ki, Üç Nesil Üç Hayat serisinde sofra ve yemek faslının içtimai noktadan büyük bir ehemmiyeti vardır. Ayakta karın doyurulan mezeci dükkânlarının çoğalması da aile ve terbiye bakımından zararlı bir durumun gittikçe yerleşmesine işarettir. Daha beş on sene evvel İstanbul’da onlara benzer tek dükkân yoktu. Bugün bir mecburiyet halini aldı.
Yorum Yaz