Kelâmbaz
Sultan Genç Osman

Mazlum Sultan Genç Osman

Osmanlı’nın Mahremine Uzanan Eller -2-

Varlıklarının tehlikeye girdiğini gören yeniçeriler ve sipahiler içinde hareketlenme başladı. Bu kalkışmaya arka planda destek veren kişi ise padişahtan hazzetmeyen, I. Mustafa Han’ın eniştesi Kara Davut Paşa idi.

1622 senesinin Mayıs ayında otağın Üsküdar’a nakledilmesi emrinin verilmesi üzerine, yeniçeri ve sipahiler 18 Mayıs’ta at meydanında toplanmaya başladılar. Halk büyük bir korku ve telaşla evlerine kapandı. Dükkanlar kapandı alışverişler durdu. Sur kapıları bile kapatıldı. Askerler bir grup ulema ile padişaha “Hacc-ı Şerife gitmek istemişsin, gitmeyesiniz ve dahi eski kulları cümleten kırıp yerlerine Halep’ten Şam’dan cediden kullar yazıp taht-ı sultani kurmak istemişsiniz. Biz ana razı değiliz” şeklinde haber gönderdiler. Fakat genç ve tecrübesiz padişah herhangi bir tedbir dahi almaya gerek duymadan, “Bildiklerinden geri kalmasınlar. Ben Haccı Şerife gitmekten fariğ olmam, gerekeni de yaparım” diyerek onları tehdit etti.

Genç Osman

Aslında padişaha bu haber gönderildiğinde henüz üst düzey askerler isyana dâhil olmamışlardı. Bu durumdayken tedbir alınıp isyan bastırılsaydı hadise büyümezdi. Fakat Sultan Genç Osman, padişahlık makamına güvenerek müdafaa hareketinde bulunmadı. Bu darbe girişimini küçümseyerek, devlet adamlarının adeta yalvarmalarına kulak asmadı.

Şeyhülislam Esad Efendi, bir çare olarak “padişaha hacca gitmek farz değildir” şeklinde fetva çıkarttı. Babası Sultan Ahmet Han’ın da hocası olan Aziz Mahmut Hüdayi hazretleri de bu minval üzere tavsiyelerde bulundu. Fakat padişah hocası Ömer Efendi ve Darüssaade Ağası Süleyman Efendinin sözlerinden başka hiç kimsenin sözünü rağbet etmedi.

Hadisenin ikinci gününde beklediklerini bulamayan yeniçeriler, Şeyhülislam Esad Efendi’ye giderek ondan Sadrazam Dilaver Paşa, Hoca Ömer Efendi, Darüssaade Ağası Süleyman Efendi başta olmak üzere padişahın yakınlarında olup da onun verdiği kararlarda etkili olanlar hakkında fetva aldılar.

Esat Efendi’nin “Sual: Padişah-ı cihanbanı azdurub Beytü’l-mal-i Müslimin’i telef itdürüb buna fitne ve fetarete sebeb olan kişilere şer’an ne lazım gelir? El-Cevab: Katl lazım gelür” minvaldeki fetvası ulema tarafından saraya götürüldü ve padişaha verildi. Sultan Osman Han kendisini de üstü kapalı tehdit eden bu fermanı yırtarak parçaladı ve getirenlerin üzerine fırlattı ve huzurundan kovdu. Yanındaki akli selim vezirler, “Hünkarım, kul taifesi bir araya geldiğinde istediklerini mutlaka alırlar. Atalarınız döneminde almışlardır, yine alırlar. Nacizane tavsiyem isyan büyümeden, şehir harab olmadan isyanı durdurmanız, istediklerini yerine getirmeniz. Yoksa mazallah çok geç olur” diyerek padişahı ikna etmeye çalıştılar. Askerin istediği devlet adamlarının feda edilmesinin ehveni şer (en az kötü olan) kaidesi gereğince isabetli olacağı konusunda ısrar ettiler. Ancak Sultan Genç Osman “Kimin haddine bana şart koşmak Müfti Efendi? Bu ısrarınıza devam ederseniz evvela sizi, sonra da onları kırarım! Kimseyi vermeye niyetim yoktur. Onların tedariki de görülmüştür endişe etmeyin. Bu çapulcular başsız askerlerdir, çabuk dağılırlar” diyerek hadiseyi ne kadar hafife aldığını ortaya koydu.

Bu sırada saray bostancılarının ayaklanan yeniçeri ve sipahilere karşı padişah tarafından sarayda silahlandırıldığı ve mevzilendirildiği fısıltıları dolaşmaya başladı. Bu onları ilk etapta geri adım attırdı ancak sakinleştirmeye yetmedi.

Bardak Taşar…

Genç Osman

Asıl ayaklanmalar ise ertesi gün, yani 19 Mayıs günü başladı. Erken saatte harekete geçen asiler, Topkapı Sarayı’na saldırmak üzere hazırlığa başladılar. Ancak padişahın “ol tarifenin tedariki görülmüştür” sözü mucibince ve saray bostancılarının tedbir aldığı söylentileri sebebiyle tedirgindiler. Bu sebeple Ayasofya Camii minarelerine gözcüler çıkartıp, gerçekten tedbir alınıp alınmadığına dair bir işaret aradılar. Gözcülerden herhangi bir hareket olmadığını dair bilgi gelince de naralar atarak yürümeye başladılar. Sarayın kapısından herhangi bir mukavemetle karşılaşmadan, rahat bir şekilde içeri girdiler ve birinci avluyu geçerek ikinci avluya ulaştılar ve burada “Şer ile Hoca Ömer Efendi’yi isterüz! Şer ile Dilaver Paşa’yı isterüz! Şer ile Süleyman Ağa’yı isterüz!” diye bağırarak beklemeye başladılar.

Asilerin ikinciye avluya ulaşmaları üzerine işin ciddiyetine vakıf olan Sultan Osman Han, istedikleri şahısları vermeyeceğini ancak hacca gitmekten vazgeçtiği haberini gönderdi. Ancak asker kısmı ayaklanmıştı bir kere ve kelle almadan da oturmaya niyeti yoktu.

İkinci avluda birkaç saat bekleyen asiler, ulemanın sükûneti sağlamak yerine, “bizim sözümüz geçmedi, kendiniz girip söyleyin” kışkırtmalarıyla, üçüncü avluya saldırıp padişahtan ayak divanı talep ettiler. Fakat bu beklentileri de sonuçsuz kaldı ve padişah divana çıkmadı.

Padişahın bu kararları isyancıların ekmeğine yağ sürüyordu. Hain Kara Davut Paşa da fırsatını kaçırmadı ve adamlarını “Sultan Osman bizi hiçe sayar ağalar! Onun da bizim gözümüzde bundan sonra hükmü kalmamıştır. Sultan Osman’ı tahttan indirelim! Biz Sultan Mustafa’yı istiyoruz!” diye bağırtmaya başladı. Galeyana gelen asiler de “Sultan Mustafa çok yaşa!” naraları atarak hareme girdiler ve Sultan Mustafa Han’ı tutulduğu dairesinden bin bir müşkül ile çıkartıp biat ettiler.

Mazlum sultan, Genç Osman

Artık Sultan Osman Han için her şey bitmişti. Asilerin istediği Dilaver Paşa ile Süleyman Ağa’yı teslim edilmesi ve paramparça edilmeleri de isyancıları sakinleştirmeye yetmedi. Ok yaydan çıkmıştı ve geri dönüş yoktu.

Asiler Sultan Mustafa Han’a padişah ilan etmişlerdi ancak ulema henüz biat etmekte direniyordu. Sultan Genç Osman’ın tahttan indirilmesine sıcak bakmıyorlardı. Çünkü meşru hükümdar tahtında otururken, ikincisine biat etmek şeran caiz değildi. Ayrıca Sultan Mustafa Han, asabi hastalığı sebebiyle padişahlık yapacak bir durumda da değildi ve cinneti cülusuna engeldi. Ancak asilerin kılıçlarıyla karşı karşıya kalınca mecbur kaldılar ve onlar da biat ettiler. Dört sene üç ay saltanatta kalan Sultan II. Osman Han, 19 Mayıs 1622 senesinde darbeyle tahttan indirilmiş oldu. İsyanın gizli destekçisi olan, Mustafa Han’ın eniştesi Kara Davut Paşa da kendisini Sadrazam ilan ettirerek idareyi tamamen avuçlarına aldı.

Sultan Mustafa Han’a biat edilmesi üzerine sabık padişah çok müteessir oldu. Amcasının durumu belli olmasına rağmen askerlerin ve ulemanın sırf kendisini tahttan indirebilmek adına böyle bir âdemin padişahlığına biat etmesini beklemiyordu. Artık yapılacak tek bir şey kalmıştı. Toparlanıp daha sonra tekrar tahta oturabilmek için hayatını kurtarması gerekiyordu. Bu sebeple kendisine sadık Ohrili Hüseyin Paşa’ya sual etti. “Paşa biat işi olmuş bitmiş. Ben derim ki, varalım sahile oradan Üsküdar’a geçip, Bursa’ya gidelim. Az zaman sonra amucamın yetersizliği görülür, zaten kendisi taht istemez bir âdemdir. O zaman biz dahi devleti şahanenin tahtına yeniden çıkarız. Ne dersiniz?”

Bu fikri Hüseyin Paşa ve yanındaki sadık kulları tarafından yerinde bulundu ve hemen hareket geçildi. Ancak sahile indiklerinde herhangi bir gemi ve kayığa rastlayamadılar. İsyanın başlamasından sonra herkes kendini kurtarmanın telaşıyla sağa sola dağılmıştı, kalanlarda isyancılar tarafından derdest edilmişti. Bunun üzerine Hüseyin Paşa’nın fikrine uyarak isyana destek vermeyen yeniçeri ağası Kırkçeşmeli Ali Efendi’den yardım istemeye karar verdiler...

Serinin Devam Yazısı:

Genç Osman Vak’asının Günümüze Tesirleri

Mehmet Fatih Oruç

Mehmet Fatih Oruç

1980 İstanbul – Fatih doğumludur. Anadolu Üniversitesi'nin Medya İletişim ve İktisat Fakültesi, Uluslararası İlişkiler bölümlerinde okumuştur.

1997 senesinde İhlas Holding’de iş hayatına başlayan Mehmet Fatih Oruç, ağırlıklı olarak şirketin medya kuruluşlarında çalışmıştır. Halen İhlas Holding Kurumsal İletişim Müdürü olarak görevine devam etmektedir. Yazmış olduğu araştırma yazıları Kelambaz haricinde Türkiye Gazetesi ve Divanyolu Dergisi’nde yayınlanmıştır ve yayınlanmaya da devam etmektedir. “Şanlı Diriliş, Ertuğrul’un Ocağında Uyandık” isimli bir kitabı basılmıştır.

Özellikle Osmanlı Tarihi konusunda birçok çalışmalar yapan Oruç, TGRT'nin bünyesinde bir çok programın yapımcılığı yapmış, bazılarında sunuculuk vazifesini üstlenmiştir. Halen TGRT Belgesel kanalında “Diyarlardan Gönüllere” isimli programın metin yazarlığını ve sunuculuğunu yürütmektedir.

Yorum Yaz

Bu site reCAPTCHA ve Google tarafından korunmaktadır Gizlilik Politikası ve Kullanım Şartları uygula.

Bizi Takip Et!