Kelâmbaz

Kitle Yalan Silahı; Sosyal Medya

“Bir gün herkes on beş dakikalığına şöhret olacak!’’ Andy Warhol

Sosyal medya önceleri arkadaşlar arasında bir haberleşme platformu gibi kullanılsa da zamanla fertlerin ve kurumların bütün dünyaya yayın yapmasını sağlayan bir mecra halini aldı. Artık her sosyal medya hesabı bir televizyon, gazete veya radyo. Üstelik yerel de değil, bütün dünyaya anında yayın yapabiliyor. Konvansiyonel basından mühim bir farkı var; basın yayın kurumunun regülasyonlarına da tâbi değiller. Bu durum sosyal medyayı kötü maksatlı kişilerin elinde kitle yalan silahı haline getiriyor.

Yalanın Dayanılmaz Hafifliği

Son ABD seçimleri hayli tartışmalı bir kişilik olan Trump’ın adaylığı nedeniyle hiç olmadığı kadar gergin geçti. Bu seçimin bir özelliği de sosyal medyanın daha önce hiç olmadığı kadar ön planda olmasıydı. Seçimin galibi Trump’ın ekibi de başarılarını sosyal medyaya borçlu olduklarını zaten söylediler.

Peki adayların sosyal medya kampanyaları sürecinde neler yaşandı? Hem Hillary Clinton hem de Donald Trump yandaşları sosyal medya üzerinde örgütlenerek kıyasıya rekabete giriştiler. Seçim kampanyasında ses getiren, partilerin kurumsal sosyal medya çalışmalarından ziyade Trump’ın ve trollerin paylaşımları oldu. Her iki tarafın trolleri de yüz binlerce kez okunan paylaşımlar yaptılar. Daha sonra özellikle Trump’ın ve takipçilerinin paylaşımlarının birçoğunun yalan olduğu anlaşıldı. Bu yalanlar başka hesaplarca ortaya çıkarılıp doğrusu yazıldı. Ama yalanın kendisi 100 bin kez paylaşılırken yalanı ortaya koyan paylaşım 2-3 bin retweeti geçmedi. Yani yalanlar maksadına ulaştı. Çamur atıldı ve izi kaldı.

Sosyal Medya ve Yalan

Sosyal medya yalanları ile ilgili yapılan ilmi çalışmalar da meselenin vahametini destekleyen türden. Journal of Science dergisindeki makaleye göre sosyal paylaşım sitesi Twitter’ın Massachusetts Teknoloji Enstitüsü (MIT) ile yürüttüğü geniş kapsamlı araştırma çerçevesinde 2006 ila 2017 yıllarında Twitter’da paylaşılan yüz binlerce paylaşım incelenmiş. Çalışmaya göre bu tarihler arasında 126 bin yalan haberin yaklaşık üç milyon kişi tarafından yayılmış, yalan haberlerin kullanıcıları tarafından paylaşılma ihtimalinin yüzde 70 daha yüksek çıkmış. Ayrıca doğru haberlerin, bin 500 kişiye ulaşma hızının yalan haberlerden 6 kat uzun sürdüğü tespit edilmiş. Araştırmaya göre yanlış bilgilerin “daha fantastik ve şoke edici olması” nedeniyle çok daha hızlı yayılabildiği tahmin ediliyor.

Klavye Delikanlıları

Teknolojinin karanlık yüzünü çarpıcı misallerle anlatan Black Mirror dizisi 3. sezon 6. bölümünde sosyal linç konusu üzerinden sosyal medyada işlenen suçlara çarpıcı bir bakış açısı sunuluyor.

Her gün sosyal medyada #DeathTo hashtagine ölmesini istediğiniz insanları yazıyorsunuz ve her gün 17:30’da günün en fazla #DeathTo hashtagini alan kişi programlanmış robot arılar tarafından öldürülüyor. Toplumun nefretini üzerine çekip öldürülen kişi kimi zaman bir katil, kimi zaman ise ülkenin başbakanı olurken bölümün sonunda çarpıcı bir ders veriliyor.(Seyretmek isteyenler olabilir, spoiler vermek istemedim.) Yüz binlerce insan, bu etikete yazdıklarında bir insanı öldürmüş olacaklarını bile bile gayet rahat şekilde hedef gösteriyorlar. Bir insanı öldürmek için silah çekip kurşun sıkmak zor gelse de klavye başında hedef göstererek insanların ölümüne sebep olmak pek zor olmuyor. Dahası herhangi bir vicdan azabı da çekilmiyor.

İtibar Cellatları

Modern zamanların suikastları de zamanın ruhuna, şartlarına uygun teşekkül ediyor. Özellikle göz önünde bulunan kimselerin itibarını zedelemek nispeten kolaylaştı. Kendileri ortaya bir şey koyamamış, kin ve hased hisleriyle dolu kimseler sosyal medyada yaptıkları itibar cellatlığıyla bu hislerini tatmin ediyorlar. Yıllarını ilme, hizmete vermiş koca koca adamlar sahte isimli hesapların arkasına sığınanlarca linç ediliyor. Hayatı boyunca hiçbir açığı bulunmamış, girdiği her işten alnı ak çıkmış olsa bile, illaki hakkında söyleyecek şeyler buluyorlar. Suyun üzerinde yürüse bile illaki ”yüzme bilmiyor” diyeceklerdir.

Genellikle sahte hesaplar üzerinden bir kampanya başlatılıyor. Saldırıların odağındaki isim adına yalanlar uyduruluyor, kitaplarından, sözlerinden çarpıtmalarla bir algı oluşturuluyor. Daha önceden örgütlenen kişiler bu paylaşımları hızlı bir şekilde yayıyorlar. Bunlara bazen masum insanlar da inanarak alet oluyor. Neticesinde işin doğrusunun öğrenilmesine fırsat kalmadan hedef kişi karalanmış oluyor.

Eski Başbakan’lardan Prof.Dr. Ahmet Davutoğlu’nun bu trollere karşı ifadeleri şu şekilde:

“İletişim teröristleri çıktı ki; ahlakı yerle bir etti. Kim bunlar, troller. Bunlar iletişim teröristleri. İnsanların şahsiyetini, haysiyetini, izzetini, yok yere bitirecek şekilde para ile tutulmuş adamlar, bir anda bir algı oluşturuyorlar. Her birimiz öyle şeylerle karşılaşıyoruz ki. Artık fikirler çarpışmıyor, kimin ne kadar trolü var ve karşı tarafa ne kadar zarar verebilir?”

Sosyal medya üzerinden itibar cellatlığı yapanların bir kısmı zaten belli ki bu işi para için yapıyor. Dün ak dediklerine bugün rahatlıkla kara diyebiliyorlar. Bunu yaparken de hiç “tutarlılık” kaygısı yaşamıyorlar. Bir de psikolojik problemleri olanlar var. Bunların çoğu depresif tipler ve içinde bulundukları durumun suçlusu olarak gördükleri şeylere saldırma eğilimindeler. Fanatiklikleri had safhada. Parti fanatikleri, futbol fanatikleri, dindarlara hakaret eden fanatik ateistler, selefilik, vehhabilik gibi görüşlere sahip tekfirci gruplar derken liste uzayıp gidiyor. Dahası, başkasına küfür isnad edildiğinde o kişi kafir değilse bunu isnad edenin kafir olacağına dair açık dini hükme rağmen, kendisini mütedeyyin olarak görenler başkalarına gayet rahatça papaz, zındık, kafir vb. sözlerle küfür isnad edebiliyorlar.

Netice

Geçmişten günümüze bütün hukuk sistemlerinde hüküm verilmeden önce mutlaka 2 taraf da dinlenilir ve hüküm ona göre verilir. İnsanların sosyal medyada çeşitli meselelere verdikleri hükümler ise umumiyetle tek tarafın paylaşımını görerek oluyor. Mesele araştırılmıyor ve diğer tarafın buna cevabı var mı yok mu göz ardı ediliyor. Burada yapılması gereken her 2 tarafı da dinlemek, meseleyi iyice araştırmak ve kendimizi itham edilen tarafın yerine koymak olmalıdır.

Mecra sanal olunca insanlar yaptıklarının ciddiyetini belki anlayamıyorlar ama suizan, iftira, nemime vb. işledikleri bütün günahlar aynen amel defterlerine kaydediliyor. Sanal dünyada yaşananların ahiretteki karşılığı şüphesiz sanal olmayacaktır.


Bünyamin Ekmen’in konuyla alakalı başka bir yazısı: Sosyal Şizofreni ve Marjinallik

Bünyamin Ekmen

Bünyamin Ekmen

Makina mühendisi, müteşebbis. Kelambaz mecrasının imtiyaz sahibi.

Okumayı ve paylaşmayı sever. Burada olmaktan dolayı çok mutlu.

Yorum Yaz

Bu site reCAPTCHA ve Google tarafından korunmaktadır Gizlilik Politikası ve Kullanım Şartları uygula.

Bizi Takip Et!