Anne tarafım Eskişehirli olduğundan çocukluğumdan beri tatillerde hep Eskişehir’e gitmişimdir. Bu ara-tatilde de Eskişehir’e gittim. Fakat bu gidişimde yalnızca Eskişehir’le yetinmeyip, merkeze 100 km mesafede bulunan Eskişehir’in 20.000 nüfuslu şirin Sivrihisar ilçesine gitmeyi de planladım. Google Maps üzerinde de gezilecek yerleri işaretledim. Otogar’dan 13TL fiyat ile (Ocak 2018) 75 dakika sürdü seyahatimiz.
Sivrihisar’a indikten sonra hemen karşımda Seyyid Mahmud Hazretleri Türbesi belirdi. 1071 Malazgirt sonrası Anadolu’ya yavaş yavaş Müslümanlar yerleşmeye başladı. Oralardaki gayrimüslim teb’a da, İslam ahlakını tatbikiyle çevresine numune olan müstesna insanlar sayesinde birer ikişer Müslüman olmaya başladı. Bu zat da muhtemelen bu müstesna insanlardan idi. Hoş bir türbesi var. Dua edip ayrılıyorum.
Akabinde Sivrihisar’ın eski ve çok sessiz arka sokaklarında yürüyerek târihî saat kulesine doğru yol alıyorum. Tam bir köy havası hâkim buraya.
Sultan 2.Abdülhamid Han, memleketin pek çok yerine saat kulesi yaptırmış. Sivrihisar’daki de 1899 yılında Kaymakam Mahmut Bey ve Belediye Reisi Yüzügüllü Hacı Mehmet Efendi tarafından yapılmış. Sivrihisar’ın simgesi mertebesinde bir eser. İlçenin kuzeyinde bir kayalığın üzerine bina edilmiş. Haftada iki defa kurulan saat hâlâ faal ve her saat başı 300 kg’lık çanından gelen sesle tüm ilçeyi vakitten haberdar ediyor.
Kuleye çıkmak biraz meşakkatli. Düşmemek için dikkat etmeli. Ama tepeden manzara gerçekten muazzam.
Kuleden aşağı iniyorum. Hemen aşağıda 1881 yılında inşa edilmiş bir Ermeni Kilisesi mevcut. 1855 Kırım Harbi sonrası savaştan kaçan Ermenileri Sultan Abdülmecid Anadolu’ya yerleştirir. Bu dönemde yaklaşık 4500 kişilik Ermeni nüfus Sivrihisar’a yerleşir. Ve burada da Ermeni ustalar kendilerine büyükçe bir kilise inşa ederler (Sivrihisar Surp Yerrortutyun Kilisesi).
Saat kulesinin 1 çanı çalıyor. Öğle vakti girmek üzere. Bir sonraki durağım olan Ulu Cami’nin yolunu tutuyorum.
Selçuklu devrinden günümüze ulaşan ahşap direkli camilerin en büyüklerinden. İlk binadaki en eski kitabeye göre 1232’de Sivrihisarlı Kadıleşker Emir Celaleddin Ali Bey tarafından inşa edildiği biliniyor. Cami, bugünkü formuna ise 1274 tarihinde Mevlânâ Celâleddîn Rûmî’nin müritlerinden ve III.Gıyaseddin Keyhüsrev’in nâiblerinden Mikail bin Abdullah tarafından kavuşmuş. Sonrasında Fatih devrinde İstanbul’un ilk kadısı, Nasreddin Hoca’nın torunlarından, alim ve şair Hızır Bey, 1440’da camiyi tamir ettirmiş.
950 ağaç gövdesinden oluşan çatıyı 67 adet ahşap direk taşımakta. Bu direklerin çoğunun altlarında ve üstlerinde, Sivrihisar’a 13 km uzaklıkta bulunan antik Roma şehri Pessinus’tan getirilmiş mermer kâideler yerleştirilmiş.
Minber ise tam bir şaheser…
Camiden çıkıp, hemen caminin yanında bulunan ve yine Sivrihisar’ın simgelerinden Âlemşah Kümbeti’nin önüne geliyorum.
13.yy’da Anadolu’yu işgal eden Moğollar burada Müslümanlaştılar. 1258’de Bağdat’ı alarak korkunç katliamlar yapan Hülagü’nün torununun oğlu Gazan Han Müslüman oldu. İslama çok hizmet etti. Onun sayesinde binlerle Moğol da Müslüman oldu.
Bu kümbet, 1327 tarihinde şehid olan, Gazan Han’ın yeğeni İlhanlı hükümdarı Ebû Said Bahadır’ın kumandanlarından Baltu’nun oğlu Sultan Şah’a ait. Sultan Şah’ın abisi Melik Şah (Alparslan’ın oğlu değil), şehit olan kardeşi için Sivrihisar’a yaptırmış bu kümbeti.
Bir sonraki durağım Kurşunlu (Şeyh Baba Yusuf) Camii. Bânîsi Sultan 2.Bayezid devrinin meşhur âlim ve vâizlerinden Şeyh Baba Yusuf. Sivrihisarlı Baba Yusuf Hazretleri’nin İstanbul’da Bayezid Caminin ilk Cuma namazında açılış dersini de yaptığı zikredilir.
Caminin hemen önündeki sokakta Sivrihisar’ın sivri kayalıklarından fışkıran soğuk suyun aktığı bir çeşme ve hemen yanında da en az 1500 yıllık Roma devrinden kalma bir lahit var. Sivrihisar’da gezerken ayağınızın antik bir taşa veya bir sütun kâidesine takılması bile çok muhtemel. (Bir sefer az kalsın düşüyordum 🙂 )
Sivrihisar’ın sokaklarında son bir kere daha dolaşıp otobüse bineceğim Sivrihisar garajına doğru yürüyorum.
Eski sokakları adımlayarak mazide kaybolmak, tarihi mekanları ziyaret etmek, birbirinden güzel manzaralar müşahade etmek ve soğuk dağ sularından kana kana içmek için Sivrihisar’ı ziyaret etmenizi şiddetle tavsiye ediyorum. Zira Eskişehir’in merkezinde çarpık kentleşme ve modernleşme ile birlikte, tarihi doku tamamen kaybolmuş vaziyette. Fakat “Gözlerden Irak Bir Belde olan Sivrihisar” hâlen o tarihi dokusunu ve kokusunu muhafaza ediyor. Eskişehir Valiliği tarafından hazırlanan, Sivrihisar ve Eskişehir’in diğer ilçelerinde gezilecek mekanları güzelce anlatan rehberi de okumanızı tavsiye ederim:
http://www.eskisehirkulturturizm.gov.tr/Eklenti/43378,rehber2014yili5baski.pdf?0
Yorum Yaz