Kelâmbaz

Plastik Bidon İle Ölümüne Yolculuk

“Babaağnimin nağal pilav bişüdüğünü annadam size. Tereğde bıldırın GALEYLENİVİMİŞ BAĞUR TENCERE bi gözel sudan geçiriviliraradından gözel gokıvimiyen yoğort tereyağında zoğanlar pembeleşüverecek eccük,üzerine baldo değelribe değel,ammerkan değelgendü pirincümüz oluviren agçeltük(tabi önceden eccük suda bekledüseniz daha iyi olu) gonulubi gözel garuştulu ardundan 2 neğem ölçek su goyala normalda emme bizde bi buçuk gonuğ, suyunu çekivirince üstüne karabiber serpülü, dinlenivemeye bıragılu.” 

Çorum İskilipli bir amca yemek tarifini böyle yapıyor. Önceden etrafımıza baktığımızda bu tarifte geçen kalaylanmış bakır kaplar, ahşap malzemelerden yapılmış nalçabalar, topraktan yapılmış çömlekler, bir ihtimal lüks kaçan paslanmaz tencereleri görebilirdik. Günümüzde etrafımıza bir bakalım (aslında bakmasak daha iyi emme) masamıza, duvarımıza, halımıza, havlumuza,sabunumuza, çorabımıza, ayakkabımıza, arabamıza, iş yerimize, (deniz kıyılarımıza) vs. plastik türevlerinin ne kadar da çok hayatımızda yer ettiğini görürüz.

Bu üzülesi manzara gerçekten de her yanımızı vazgeçilemez bir şekilde sarmış durumda. Kim yeni almış arabasından vazgeçebilir hele bir de içindeki yeni plastik kokusu ile övünürken? Ya da yeni gıcır ayakkabıların gözeliği gözleri alırken, kazaklar, ceketler, gömlekler vs. ile gezinirken? Plastik her yanımızda, hayatımızın içinde… İnsanoğlu minimum enerji prensibi kanunundan da anlaşıldığı gibi minimum enerji sarf etmek istiyor, ucuz, kolay elde edilen, kısa sürede ulaşılabilen ve üretilebilen özellikleri ile, tabii(doğal) olarak ama gayritabii (doğal olmayan) ve hayatımızı açıklayacağımız nedenlerle kısaltan plastik malzemeleri seçiyor.

“350 milyon ton üreten sektör”

Plastik, dünya serüvenine 1850’li yılların sonralarında İngiltere Birmingham’da, “Parkesin” adıyla, nitroselüloz, kâfur ve alkolün karışımıyla Birmingham kentinde Alexander Parkes tarafından keşfedilmesi ile dünyaya gözünü açtı. İsmini de Yunanca plastisite (kalıplanmış) kelimesinden aldı. 19. yüzyıl sonlarında Amerika Birleşik Devletleri’nde, John Wesley Hyatt dükkanında yaptığı çalışmalarda esnek ama güçlü yeni bir plastik türü keşfetti. Hyatt keşfi ile bilardo topları yapmayı denedi. Fakat ilk denemelerde yaptığı topların kullanmak için yeterince sert olmadığını farketti. Daha sonra yaptığı çalışmalar ile keşfini dayanıklı hale getirdi. 

Hyatt, selüloit plastik keşfeden kişi olarak 15 Haziran 1869 günü New York’ta patent aldı.  Wesley, bulduğu plastiğe “selüloid” adını verdi. Seliloid plastik sadece bilardo topu yapımında değil daha sonraları esnek film ve fotoğraf yapmak için kullanılmıştır. Plastik kullanımı günümüzde yıllık 350 milyon ton üretim ile devasa rakamlara ulaştı. Dünyadaki bu üretim üreticiler için 630 milyar dolarlık bir gelir teşkil etmektedir. Sektörde Çin, Almanya, ABD, G.Kore, Belçika, Hollanda gibi ülkeler aslan payını almaktadır.

Plastik sektörü ülkemize 1960’ da giriş yaptı ve 90’lı yıllarda hızlı bir artış yakalayarak büyük bir ivme kazandı. TÜİK istatistiklerine göre yıllık 10 milyon ton üretime ulaşarak 38 milyar dolar pazar payı oluşturmuştur.

Mühendis ve teknik bilgiye sahip arkadaşlardan özür dileyerek ve Türkiye’de en çok değer verilen, el üstünden tutulan, yetişmesi için milyarlarca lira bütçe ayrılan, ihtiyaca binaen 7 fakülte ile eğitim verilirken 4 sene içinde 21 fakülte daha açılan, döküm dersi görüp de bu muazzam fakültelerde döküm yapamadan, sadece gözyaşı dökmeyi başaran, bir malzeme mühendisi olarak açıklayayım. 

Temelde C,H ve O elementlerinin aralarında bağ oluşturucu kuvvetler ile bir araya gelerek mer denilen küçük yapının elde edilmesi ve merlerin de bir araya gelip, polimer dizilimlerini oluşturması neticesinde oluşan malzemelerimizdir. Bu polimer zincirlere klor, va, kurşun, kadmiyum vs. gibi elementler de katılarak bir çok türev oluşturulur. Genel tanım itibari ile 3 ana grupta tanımlanır ki; elastomerler, termoplastikler ve termosetlerdirTanımlamadan daha önemli olan bizim için bu malzemelerin geri dönüşümünün olup olmayışıdır, sınırlı sayıda olan geri dönüşümlü malzemelerden bir kaçına bakalım.  Örneğin ;

Polietilentetraftalat (PET) : PET genellikle su, meşrubat ve yağ şişelerinin ambalajlanmasında kullanılır.

Polivinilklorür (PVC) : Su ve sıvı deterjanların, bazı kimyasal maddelerin, sağlık ve kozmetik ürünlerinin ambalajlarında kullanılır.

Polikarbonat (PC): Bu (PC) polikarbonat çok dayanıklı bir malzemedir, kurşun geçirmez cam yapımında kullanılır.

Polietilen (PE): Evlerimizde en çok kullandığımız plastik türüdür. Çamaşır suyu, deterjan ve şampuan şişeleri, motor yağı şişeleri, çöp torbaları gibi birçok kullanım alanı vardır.

Polipropilen (PP): Deterjan kutularının kapakları, margarin kapları gibi ambalaj malzemeleri üretilir.

Polistren (PS): Yoğurt ve margarin kaplarında yoğun olarak kullanılan polistren’in geri kazanımı, E ve PP de olduğu gibi yaygın bir şekilde yapılmaktadır

Polyamid (PA), Fiber, diş fırçası kılları, misina vb. kullanım alanları vardır.

7. kıta temsilcisi ile ilgili görsel sonucu

Bu vb. bir çok malzemede sınırlı sayıda geri dönüşüme giriyor ve bir daha kullanılmamak üzere atık olarak bizi tehdit ediyor. Örneğin ‘7. Kıta temsilcisi’ benzetmesi yapılarak dikkat çekilmek istenen reklamlarda gösterilen, plastikten bir kıta ne yazık ki oluşmak üzere. Başta batı ülkeleri olmak üzere bu malzemelerin bertaraf etme maliyetlerinin yüksek olması, geri dönüşümün katkı üretmemesi gibi birçok nedenden ötürü ülkelerinde bertaraf etmeyip, gemilerle tonlarca atıkları 3. Dünya ülkelerinin okyanuslarına dökmektedir.

Bu tabiatı katletmekte bir çok canlı türünü yok oluşuna ve daha bilinmez bir çok problemle yaşamımız için büyük tehdit oluşturmaktadır. Bazı malzemelerin henüz sağlığa direkt etkidiği açıklanmasa da uzun kullanımlarının zehirlenme gibi olaylara yol açtığı ya da dolaylı yoldan etkidiği de bilinmektedir.Bu süreçte plastiği hayatımızdan çıkaramayacağımız gerçeğini göz ardı edemesek dehayatımızda yapacağımız küçük işlerle kendimiz için tüketimini azaltabiliriz. Bunun için gelin plastik üzerindeki geri dönüşüm ve bilgilendirme yazılarına dikkat buyuralım;

1 PET ya da PETE geri dönüştürülebilir. Meşrubat ve su şişeleri, plastik yiyecek kapları, kalemlerin imalatında kullanılan bu plastik en yaygın kullanım oranına sahip. Fakat tek kullanıma uygun tasarlandıkları için, tekrardan doldurup kullandığınız takdirde suya ağır metaller ve çeşitli kimyasallar karışabiliyor. Bu şişeler doğada zor çözünüyor.
2 HDPE ya da HDP geri dönüştürülebilir. Daha çok süt, deterjan, yağ muhafazaları, oyuncak ve plastik torbaların imalatında kullanılan HDPE ya da HDP, suya bir kimyasal karıştırmıyor ve su söz konusu olduğunda uzmanlar tarafından en tercih edilen plastik olarak gösteriliyor.
 3 PVC ya da V geri dönüştürülebilir. Bu plastik, CD’ler, sıhhi tesisat malzemeleri, kapılar, mobilya, yiyecek kapları, yumuşak materyaller ve oyuncaklar için kullanılıyor. Suya iki toksik materyal karıştırabilen bu plastiğin şişelerde kullanımı tavsiye edilmiyor.
4 LDPE – geri dönüştürülebilir. Suya herhangi bir kimyasal karıştırmasa da, bu plastiğin su şişesi olarak kullanılması yasak. Suya karıştırmadığı kimyasalları, gıdalara bulaştırabilme ihtimaline sahip.
5 PP – geri dönüştürülemez. Sert ve hafif olmasıyla göze çarpan PP ısıya karşı yüksek bir dirence sahip. Öyle ki, ısıtıldığında diğer plastiklerin aksine erimiyor. Bu da onu muhafaza ettiği ürün için iyi bir koruyucu yapıyor.
6 PS – geri dönüştürülemez Çok farklı amaçlarla kullanılan ucuz ve hafif bir plastik türü olan PS, genellikle kullan-at tarzda bardaklar ve kaplar, yumurta kapları vs. için kullanılıyor. Isındığı zaman kanserojen bileşikler yayabiliyor. Bu yüzden uzun süreli kullanımlarda kesinlikle tavsiye edilmiyor.
7  Naylon ve stiren gibi diğer plastikler – geri dönüştürülemez.

Ölüme bir adım daha? 

Bu tür işaretler kullandığımız malzemeler ve gelecekleri ile oluşturacak etkiler için bizlere ipuçları veriyor. En azından evimizde, apartmanımızda, mahallemizde oluşturacağımız bir atık ayırt etme kültürü ile bu tür malzemeler için farkındalık oluşturur ve duyarlılık sağlayabiliriz. Hepimiz atık kağıt ve plastiklerin ayrı toplandığına şahit olmuşuzdur. Bunlar geri dönüşüm tesislerinde bazı belediyeler ve firmalar için uygun malzemelere dönüştürülebildiğinden kazanç sağlanmaktadır. Bu tür  uygulamalar ile yaygınlaşan geri dönüşüm plastik malzemeler ülkemiz için büyük kazançlar teşkil edebilir. İTÜ’den emekli Müzeyyen hocamız plastik konusuna geldiğinde bir anda hiddetlenerek “Sakın yavrum sakın! Evlerinize sokmayın bu lanet şeyleri, teflon hiç almayın” sözlerini hiç unutamam.

Ölüme bir adım daha yaklaşmak için şunları yapabiliriz;plastik kıta temsilcisi ile ilgili görsel sonucu

Babannemizin evde kullandığı bakır kapları hurdacılara satıp evimize gıcır gıcır yeni plastik türevi malzemeler alabiliriz.Halk genelinde bilinen bakır kap zehirliyor yalanına inanıp babannemizin her sene kalaycısına kalaylattığı bu kapları bir düşman bilebiliriz.(Bakır kapta yapılan yemeğin tadı başka oluyor bu da mı yalan?)
Evimize özellikle teflon yapışmaz tavalar almalıyız. Hele içerisine koyduğumuz yağlarda cozur cozur kaynatıp 200 ˚C üzerinde sert cisimlerle çizerek, yapısındaki florlanmış etileni çözündürüp, yiyeceklerle vücudumuza alabiliriz. Bu şekilde kansere en kısa sürede yakalanma olasılığını doğurabiliriz.
Yeni çıkan seramik görünümlü yapışmaz tavalar daha sağlıklı deyip paslanmaz veya eski kalaylı kapları bırakabiliriz.
Plastik bidonlara turşu kurup güneşi alnına balkonlara bırakabilirsiniz, UV ışınlar sirke asiti ile hammadde çözünümünü hızlandırıp, afiyetle yediğimiz turşular ile kansere yakalanabiliriz. Eskiden kalan toprak kapları boyayıp evimizde dekorasyon yapabiliriz.
Plastik bidon içerisinde salamuralar kurabiliriz, bu şekilde uzun yıllar çözünmüş elementler ile kendimizi daha çok zehirleyebiliriz. Bidona kurulmuş yaprak sarmanın tadı da hiçbir yerde bulunmaz hani, ahşap yayık kapları kırıp sobalarda yakabiliriz.
Su şişelerini birçok kez kullanmalıyız, oralet yapıp çocuklarımızın beslenme çantasına koyabilir, plastik suluklar alabilir yada iş yerine giderken kendimize içecek koyabiliriz.
Damaca şişelerinin dolum tarihlerine bakamayabiliriz, 20 dolumdan sonra UV ışınları ile bozundurup içinde üreyen bakterilerle dağlardan kaynak sular getirebiliriz.
Bağa, pikniğe giderken kullandığımız evin en eski bidonlarını hatıra olarak saklayıp, içinde oluşturduğu bakterilerle tekrar tekrar kendimizi zehirleyebiliriz.
Elbise alırken içerik etiketlerine hiç bakmadan%15 üzerinde polimer ihtiva eden elbiseleri gönül rahatlığı ile giyebiliriz. Özellikle iç çamaşırlarımızı bu türden ve kadın çoraplarımızı bu malzemelerden seçip deri hastalıkları ya da kanser tehdidi oluşturabiliriz.
Suni deri ayakkabılar en şık olanlarıdır, suni deri dediğimiz bu ürünler polimer malzemelerdir, ayak derisinde en çok rahatsızlık problemlerini bu malzemeler ile sağlayıp gene kanser riskini oluşturabiliriz.
Evlerimizde %100 akrilik halı, perde, koltuk, nevresim seçimleri yaparak, gelene gidene en şık tasarımlarımızı gösterirken ömrümüzün göstergelerindeki düşüşü sevinçle izleyebiliriz.
Çocuklarımıza CE belgesisiz ne kadar plastik oyuncak var ise odalarını doldurarak çocuğumuzu gülerek geleceğe hastalıklı birey olarak hazırlayabiliriz.
Duvarlarımızı en pahalı plastik boyalar ile boyayıp rengarenk yapabilir, kireç badana yapsak da millete mi güldürelim kendimizi diyebiliriz.
Pencerelerimizi en kaliteli PVC olmasına dikkat ederek evimizin kalitesini artırabiliriz.
Dededen ebeden kalan halı kilim ne varsa overlukçulara satarak gene katkıda bulunabiliriz. Aldığımız naylon halılarda yeni plastik iplik tüyleri ile yeni alerji ve üst solunum yolları hastalıkları oluşturabiliriz.
Temur Selçukhan

Temur Selçukhan

Yorum Yaz

Bu site reCAPTCHA ve Google tarafından korunmaktadır Gizlilik Politikası ve Kullanım Şartları uygula.

Bizi Takip Et!